İşte Avşar’ın anlattıkları:

“Sabah 06.00–06.30 gibiydi. Gün aydınlanmıştı. Gözümü açınca baktım yatak odamda bir adam. Ayağa fırlayıp, sen kimsin dedim?

Şapkalı, eldivenli adam, eliyle yüzünü gizleyip ‘Benim, ben’ demesin mi?

Yataktan fırlayıp üstüne yürüdüm, çaldığı çantalarımı balkondan atıp, kendi kapıdan aşağı hızla kaçmaya başladı. Tam ensesinden yakalamak üzereydim adamı, ama gecelikle olduğumu fark edip geri döndüm, üstüme bir şeyler aldım. Merdivenden inerken yine kovalamaya başladım onu, ama yakalayamadım. Bahçeden çantaları alıp kaçtı. Gürültüye uyanan Zehra’ya alt kattaki Helin’e bakmasını söyledim.  155’i aradık, polis geldi. Evdeki kameralardan hırsızın eşkali belirlendi. Burhaniye’de birçok evi soymaktan aranan bir hırsız çıktı.”

Avşar çalınan eşyaları arasında “Bin 500 TL civarında para... Kimlik kartlarım, kredi kartlarım, pasaportum, otomobilimin anahtarı ve iki pırlanta küpe.” olduğunu söyledi.

 “EYLÜL İLE LEYLA GİBİ ÇOCUKLARIN ÖLDÜRÜLMESİNİN AİLELERİNE YAŞATTIĞI ACININ YANINDA BENİMKİ NE Kİ?

Pazar sabahı yazlığında yaşananların aksiyon filmlerini aratmadığını vurgulayan Avşar, olayın devamını ise şöyle anlattı:

 “İşin ilginç yanı, içindeki paraları alıp, çantaları Ayvalık yakınında atmış hırsız. Polisin söylediğine göre yöntemi buymuş

Dün denize girerken küpelerimi peçeteye sarıp çantama koymuştum. Sanıyorum onu kirli sanıp, diğer eşyalar gibi onu da bırakmış.”

Eyüboğlu’nun sözleri: “Avşar’ın neşesi yerindeydi. Kendisi uyurken yatak odasına giren hırsızla karşılaşınca yaşadıklarını aksiyon filmi gibi anlatan Avşar’a, anladığım kadarıyla bu olay çok fazla etkilemedi seni deyince,” yanıtı şu oldu:

“Eylül ile Leyla gibi çocukların öldürülmesinin ailelerine yaşattığı acının yanında benimki ne ki? O yüzden bu olay çok fazla etkilemedi beni.”